Doğumunda sevinin ve ölümün gölgesinde ben



doğumunda sevinin
yıldız şavklarının son çırpınışlarını
yükledim alnımın tam ortasına
tepeden tırnağa sevinç kalmıştı
sevginin ödünç aldığı bedenimde
yalnızlığın sızısıyla boğulan gök rengi gözlerini
çaldım gökyüzünün en heybetli yerinden
ilık bir soluk kaldı genzimde 
akdeniz’in tunçlaşan dalgalarına gömüldüm utancımdan
zaman dolanırken yaşlı bir defne yaprağının üstünde
daralan yollarını umut şehrinin
avuçlarımda hissederim gölgesiz yılları gizil gecelerle dolu
mutluluğu görmemiş mor dudaklarımda ölü bir tat kabarırken

dörtnala açardı selviler öğlesonları gözbebeklerimde
kaskatı kesilir düşlerimin içinde ışıklar
fırtınalar sonrası dinen yağmurla ve azalan çığlığıyla gecenin

bulanık sevgilerin oyduğu yüreğim
dirhem dirhem biriktirmekte çelikten direncimi
her gecenin ardında kalan izlerle ve mutluluğun tozpembegülleriyle

damlıyorum doğan günün en kalabalık yerine
daha ben dokunmadan eskiyen şarap rengi güzellikler
anımsadığım yıllardan bana kalanlardır

öncesiz ve sonrasız beraberliklerin çoğul yalnızlığında bulduğum

aşkın köpükleriyse bozuluyor artık bunca bekleyişten sonra
bütün gülücükleri şu cam ağacının ürkerek döllenmekte toprakla

yeşil yosunlu saçlarında doğanın unuttum sevgiyi

konakladığımız yer ay bölü seher

uzaklarda yorgun parçalarım ve ağlayan sessizlik
koşar ölüme kana sapan yollarda çirkin zaman.
içi dışına savrulan rüzgârın çiçeğidir sabah.
yüreğim anısına özlem eker. çözülür alacakaranlık.
ağaca yemiş takan yağmur eller.
boş bir kırmızı yavrusunu soğuk dallara boyar.
mırıltıyı süzer gözler an an dalıp gittiği gecelerden.
sulardan yayılan suna çığlık koparır gönül perdesine.
yontar çapağını seslerin, göğsümü yakar.

uyur musun kıpırdayan toprakta, gücüme göçen yaşlı yollar.
koyu ve çürük bir mevsimde korkuya yenilmek.
sakalıma sakladığım yankısı ve rengi ve kokusu ve tadı ömrümün.
işığa öten ince ufuk usulca kapat kollarını, acıya yüzün değmesin,
gözlerini bükmesin gül. kuşkunun çekildiğini köşeler iner düzleme.

mır mır bir kedi yavrusu düşlerime yıldız düşen.
boğar onurumu bulut yiyen sağanakları sevginin.
çağırır şafağı gözlerim çünkü geldi memelerimin güneşi emzirme
saati. ilkyazı taşıyan umut arabaları gidiş gelişlerde akşamın
payına mermi silkeler.

ateş köpüğü, küllerin üstünde gözler.
gecenin tacına kızgın demirle yüreğimi dizdim.
sığ bahçelere savruldu çiçekler. düşler: beynimde kurşun cesetleri.
karanlık kaçtı gözlerine güneşin. silah ürpertisi bir imge düştü
konakladığımız yere.


- Kaan İnce