na-kış



geleni uyuşturmaya yeminli 
saklı karıncaları vardır ormanların 
gözlerini genişleten bir aldatmaca; orman çabukluğu 
istersen kulağına gerçeğini de fısıldar; 
"çamlar kendi kendilerini budar." 

senin içinde de hırsızlar vardır 
uykundan uyandırır geceleri tıkırtıları 
senin içinde de boşluklar vardır 
düşebilir insan her sahte adımında 
ki ben adım gibi bilirim bu acıyı 

şarap’nel kırıklı bir geceyi sabaha emanet ederken 
dilinde tatlanır kan revan sevda yemleri 

evin içinde de dağlar vardır 
kalbinin ısrarını saydırır geceleri 
evin içinde de mezarlar vardır 
kadın mezarları 
kimilerinde yoncalanırken ellerin 
bir dua bir ömrü tüketir kimilerinde ... 


kalktım
bir eşkiya rica etti yüklerimi
güzel de bir kadın
çocuğunu öleceği yaşa büyütemeden giden
bir anneyi uğurlamış olsa da
onyedi kalp kriziyle

yürüdüm
adımlarım nasıl da uyarılıyor
kapıyı çalan biri olduğunda
isterse bir hırsız olsun
kapıyı çalmaya yeltenen

öldüm

ve yarın üşüştüler başıma; yaşlar, ayaklar, gözler
ve yarı yaşam yakınmaları sürdü adıma
ve yar uzun saçlı bir adamla geldi mezarlığa
ve ya bir kadınla...

ve

gömdüler beni,
öldürdükleri gibi
özenle.


kafalarınızı kumdan çıkarıp
namlularınıza karanfil sokun
tek ayağıyla sek sek oynayan
asyalı çocuğun kırmayın umudunu


..."iki farklı zafer çabası.
birimiz yenilmemek için hayatta,
birimiz diğeri yenilmesin diye."...



- Özge Dirik